7 Kasım 2019 Perşembe

Hikayenizi Değiştirin

“Eğer insanlar gerçekten kim olduklarına bağlı olsalardı, o zaman hiçbir şeye ihtiyaçları olmazdı. Övünmeye ihtiyaçları olmazdı. Böyle bir güvensizlik olmazdı.” Steve Chandler


Toplumumuz “yaş” konusuna sanki bir çeşit hastalıkmış gibi davranır. Sanki yaşlı insanların raflarını ilaçlarla doldurmaları için bir sürü hükumet programına ihtiyacımız var, yoksa düşüp ölecekler (ya da size oy vermeyecekler – daha da kötü)
Ama yaşlı insanlar kendilerine nasıl bakacakları konusunda büyük dersler öğrendiler. Nasıl para biriktirecekler. Nasıl kaynak sahibi olacakları. Buna rağmen onlara başka türlü davranıyoruz, çünkü onların etrafında yarattığımız hikaye bu.
Bu negatif yaşlanma hikayesi çok kısa sürede ikna edici olmaya başlar. Hatta yaşlı insanların kendilerini bile etkisi altına alır. Bazı yaşlı insanlar, emekli olduklarında, farklı yürümeye başlarlar. Etrafta topallayıp, ayaklarını sürükleyerek gezerler. Sanki bir oyunda yeni rolleri varmış gibi farklı konuşurlar. Egzersiz yapmayı keserler, çünkü hikayelerine göre artık yaşlıdırlar. Sesleri, yüksek tonda, ince, tiz ve zayıftır. Acaba bunun ne kadarı gerçekten fiziksel çöküş ve ne kadarı daha önceden senaryolaştırılmış bir hikayeye göre yaşamak? Gerçekte, bugünlerde, yaşlı insanlar ölüme bizim düşündüğümüz ya da kendi düşündükleri kadar kadar yakın değiller
Kısa süre sonra, MacLean yazma konusunda heyecana kapıldı. Sanki büyük yazar George Elliot’ın “Olmak istediğinizi olmak için asla geç değildir,” tavsiyesini dinlemiş gibiydi. (Büyük roman yazarı George Elliot’ın gerçek adı Mary Ann Evans’tı. Ama eski İngiltere’deki hikayeye göre, bir yazar olarak ciddiye alınmak için bir erkek adını kullanarak piyasaya çıkmıştı.)
Narman MacLean “Yaşlılık günlerinde mutlulukla ilişkilendirilen ‘kadınlarla bir yerlere kaçmak, seyahat etmek’ gibi şey­lerin bazılarından vazgeçmeye karar verdiğini” söyledi. Bunun yerine yazar olup olamayacağını keşfedecekti. Norman MacLean Montana’daki kulübesine gitti, disiplin içinde ve mutlu yazmaya başladı. Kısa süre sonra, 20 yaşındaki biriyle aynı güce sahip olduğunu keşfetti. Her şey oracıkta, kalbinde ve iki elindeydi. Yazmaya devam etti. Duramıyordu. Gücüyle, kendisi hakkında tamamen yeni bir hikaye yaratmak için bağlantıya geçmişti. 
İşte! Harika bir yazardı! Gerçek bir roman yazarı! İki yıl sonra, kabininden övgüyle karşılanan şaheseri “A River Runs Through It” (Bizi Ayıran Nehir) ile çıktı. Roman, normalde yalnızca genç ve parlak yeteneklerle ilişkilendirilen bir tutku ve şiirsel ateş ile yazılmıştı. Yazar olmak için çok yaşlı olduğu basitçe doğru değildi. Bu sadece bir hikayeydi. O, bu hikayeyi yaşamaya gönüllü değildi. 
Buna rağmen size kaç kişinin bana her zaman “yazmak, oyuncu olmak, ya da müzisyen olmak ya da buna benzer bir şeyler yapmak” istediğini, ama tabii artık biraz geç olduğunu, çünkü artık 30, 40 ya da 50 yaşlarında olduklarını söylediklerini anlatamam. 
Otuz yaşında olup da benimle sanki ölüm döşeğindeymiş gibi konuşan pek çok kişi tanıyorum.
Ciddi bir yüzle “Ben bunun için çok yaşlıyım,” diyorlar.
Bu onların hikayesi ve ona tutunuyorlar.
Kendinize ne yapmak için çok yaşlı olduğunuzu söylediniz? Belki de bir aktör olmak için çok yaşlısınız? John Houseman oyunculuğa başladığında 70’lerindeydi ve daha sonra The Paper Chase’deki rolüyle bir Oscar kazandı. 
Yaşlanma hakkındaki benim kendi hikayelerimden biri de kitap yazmak için çok yaşlı olduğumu farzetmemdi. 49 yaşıma kadar böyle düşünüyordum. Neredeyse 50 yaşınday­dım! Hayatım, bir kitap yazarı olmama izin verecek tüm o erken disiplin ve borçları ödemek için yeterince odaklı olmamıştı. Bu benim hikayemdi. Hayatım kaotikti. Yaşamımın bir bölümünde alkoliktim ve kendimi düzeltip ayılsam da, büyüteceğim çocuklarım vardı ve hayatım bir işten diğer işe geçişlerle süren vahşi, bağlantısız bir yolculuktu. Hayat hikayesi böyle olan birisi nasıl olur da kitap yazmada başarılı olabilirdi? 
Bu soruya cevabım ilginçti. MacLean’inki kadar kararlı ya da kesin değildi. Tereddütlü ve biraz korkaktı. En sonunda olanlar, iki hikayenin birbiriyle birleşmesiydi. Benim “Çok yaşlı olduğum” hikayem, 16 yaşındaki kızım Stephanie’nin “babam, kitapları basılacak kadar iyi bir yazar” hikayesiyle uyuşmadı. Böylece Stephanie yazılanından birkaç örneği göndererek bana yardımcı oldu. İlk kitabım, bende büyük şaşkınlık uyandırarak basıldı. İki hikaye çakıştığında, daha güçlü hikaye kazanır.
Ama şimdi bir ikilemim vardı. “Çok yaşlıyım” hikayemle ne yapacaktım? Artık daha fazla kullanılır görünmüyordu. Böylece, basitçe kendime ya da başka birine onu anlatmayı bıraktım. Bana yeni ve her kalp atışıyla değişen, esnek bir hikaye yaratmama izin veren bir dizi eylem gerçekleştirmeye başladım. Öldüğüm güne kadar yazmaya devam edecektim. Bu benim yeni hikayemdi. Devam ettikçe, hikayemi yazmaya devam ediyordum. Kendimi tekrar keşfediyor ve motive ediyordum. Dış etkenleri kullanmaya gerek yoktu. Şartların ha- yatımda yeri yoktu. Bir hikayenin beni ağına düşürecek kadar uzun sürmesine izin vermeyeceğime dair yemin ettim. Hikayeler bunu yapar. Bizi baştan çıkarırlar. Sonra da nihai korkunç şeyi yaparlar: Bizi onlara inandırırlar. 
Fichte’nin “Özgür olmak hiçbir şeydir. Özgür olabilmek her şeydir.” cümlesiyle ne demek istediğini anlamam yılları­mı aldı. Çünkü “özgür olmak” başka bir statik hikayedir. “Ben özgürüm,” sadece bir hikayedir. Kulağa iyi gelmesine rağmen sürmeyecektir çünkü hikayeler sürmez. Onların bir önemi yoktur, bu durumda nasıl sürebilirler? Ama özgür olabilmek bir hikaye değildir, bir eylemdir. Bir yolculuğun içindeki harekettir. Gerçekte, sizi zaman ve uzayın ötesine alıp, saf olabilmenin dansına götüren muhteşem bir harekettir. 
Neden yaşlı insanları saf olabilme deneyiminden mahrum edelim? Neden onları “Kes sesini, koltuğuna otur ve ilaçları­nı al. Artık fazla yararlı olmadığın ya da hareket edemediğin için kendini biraz depresif mi hissediyorsun? Al sana depresyon için ilaç. Oy vermeyi unutma! Seni oy kullanmaya götürürüz. Evet, kamyonumuzun tekerlekli sandalye girişi var. Ve bundan sonra, eğer yaşlı bir insan olmaktan herhangi bir psikolojik rahatsızlık duyarsan, bir doktor ayarlayıp bunun icabına baktırabiliriz. Görüşürüz, yaşlı kişi!” diyen bir hikayeye yerleştiriyoruz? 
Woody Strong 71 yaşındayken, Denver’daki tıp uzmanları tarafından ameliyat edilemez bir kanser türüyle teşhis edildi. Sadece bir yıl yaşayabileceği söylendi. Müdahale edilemeyecek bir kansere yakalanmıştı. Kendisine “Hiçbir şey yapamayız,” denmişti. Ama ilaç kullanabilirdi. Bu ilaçları al Woody. Görüşürüz, Woody! Neyse ki, Ray Kurzweil ve Terry Holland’ın uzun ömürlülük ve sağlık konusundaki mükemmel kitapları “Fantastic Voyage” sayesinde, hepimiz Woody Strong’ın hikayesinin nasıl sonuçlandığını biliyoruz. 
Üzücü haberleri aldıktan sonra, Woody son yılını Nepal’de geçirmeye karar verdi. Nepal’i seviyordu. Karısı Penny ve kendisinin Himalayalardaki binlerce Nepalliye eğitim ve tıbbi yardım sağlamasından dolayı orada sevili- yordu da. Oradaki birçok çocuk onu baba olarak görüyordu, bu yüzden Nepal’de ölmek onun için güzel bir son istek olurdu. 
Ama Nepal’e varınca, Woody’nin arkadaşları onu ölümü kabullenmemesi konusunda ikna etti. Onun hemen ölmesi gerektiği hikayesini kabul etmiyorlardı. Onun Nepal’in Everest bölgesindeki ünlü bir şifacıya gitmesini sağladılar.
İlk başta Woody şüpheliydi. Kimdi bu şifacı? Colorado’daki modem doktorların çoğu zaten her ihtimali gözden geçirmemiş miydi? İlaçlarının kaçınılmazdan önce son bir rahatlama sağlamak için olduğunu söylememişler miydi? Bu doğru değil miydi? Ya da doğru muydu?
Sonraki beş gün boyunca, Woody Strong yoğun bir şifa töreninde yer aldı. Hiçbir sebep yokken, güldü, ağladı ve durmadan terledi. Törenin sonunda Lama, Woody’ye iyileştiğini söyledi.
İyileşme mi? Ölümcül kanserden mi? Gülüp, ağlayıp, terleyerek mi? 
Woody Strong, Colorado’ya aylar sonra gidip, içinde kanserden hiçbir iz kalmadığını öğrendiğinde en az doktorları kadar şaşkındı. Kanser gitmişti! İki hikaye çarpışmıştı ve şifacı­nın hikayesi kazanmıştı. Çünkü daha güçlüydü. Lama ve töreni Woody Strong’u iyileştirmişti. 
Ben küçük bir çocukken, büyükbabam Sam Chandler’la birlikte olmaya, güney Arizona çöllerinde bisiklete binmeye ve büyükbabamın eski günler hakkında hikayelerini dinlemeye bayılırdım. Benden oldukça hızlı yürüyebilirdi. Enerjisi vardı. O hala birisi oluyordu. Kim olduğu hakkındaki o son, mühürlenmiş hikayede sıkışıp kalmamıştı. Eski kaktüs tahtasından yaptığı lambalar ve cilalayıp bir şeyler yapmak için sakladığı taşlardan dolayı heyecanlanıyordu. 
Kaç yaşınızda olduğunuzu bilmeseniz, kaç yaşında olurdunuz? Ya bir şekilde tüm hafızanız silinse ve sizi yaşamanız için başka bir kıtada küçük bir şehre atsalar? Tüm melekelerinize sahipsiniz, yeni bir hayata başlayabilirdiniz. Sadece kaç yaşında olduğunuzu bilmezdiniz ya da ona göre yaşama­nız gereken (ya da hakkında depresyona gireceğiniz) bir geçmiş olmazdı. O zaman kaç yaşında olurdunuz? Bu soruya bir cevabınız var mı?
Aynaya bakıp bunu çözmeye çalışır mısınız? Yaşlı mı olurdunuz? Ne kadar yaşlı olduğunuza dair bir hikayeniz olmadığı sürece yaşlı olamazsınız. Başınıza gelenler hakkında büyük, ağır bir hikayeniz olmadığı sürece dünyadan bıkmış da olamazsınız. Ya birisi hikayeyi silse? 
Bazı insanlar bana hikayelerinin onlar tarafından değil koşullar tarafından yazıldığını söyler. Lütfen bunu bana söylemeyin. Bana koşullardan bahsetmeyin. Çünkü, korkunç koşullara katlanmış ama buna rağmen çok mutlu insanlar var. Tıpkı tüm hayatları boyunca beslenmiş ve bakılmış ama  inanılmayacak derecede depresif insanlar olduğu gibi. Bu hikayelerdeki sebep ve sonuç nedir? Şartlar hiçbir şey ifade etmez. Şartlar hakkındaki hikayeniz her şeyi ifade eder. Eğer kaç yaşınızda olduğunuzu bilmeseydiniz, kaç yaşında olurdunuz?
Şartlar hiçbir şey ifade etmez. Şartlar hakkındaki hikayeniz her şeyi ifade eder.
Steve Chandler, “Sizin Hikayeniz”
Kaynak: Steve Chandler (2006) “Sizin Hikayeniz” (Çev. Elif Umar) Dharma Yayınları, İstanbul s.59-66

11 Ekim 2019 Cuma

2018-2019 Nobel Edebiyat Ödülleri Açıklandı

Nobel ödülleri sahiplerini bulmaya devam ediyor. Kimya ve Fizik dallarında verilen ödüllerin ardından bu gün (10.10.2019) de sıra Nobel Edebiyat Ödülü’nün kime verileceğine geldi.
Nobel Edebiyat Ödülleri bu sene Nobel Ödülleri tarihinde bir ilk ile karşı karşıya. 2018 ve 2019 yıllarının ödülleri bu sene birlikte verilecek.
Geçen sene İsveç Edebiyat Akademisi’ndeki taciz olayları medyaya yansımış, bu skandal durum ile ilgili olarak edebiyat ödüllerinin açıklanması ertelenmişti. Nobel Vakfı, kaybedilen güveni yeniden ikame ve inşa etmek için 2018 yılında ödülün kime verileceğini açıklamamıştı.

2018 ve 2019 Ödülleri Birden

2018 Nobel Edebiyat Ödülü Polonyalı yazar Olga Tokarczuk’un oldu. Tokarczuk’u Koşucular, Gündüzün Evi, Aç Gözünü Artık Yaşamıyorsun adlı kitaplarıyla dilimize kazandırılmıştı. Koşucular adlı eseri haricinde diğer eserlerinin basımı olmadığı için ilerleyen süreçte diğer kitaplarının da çevirisi daha kapsamlı bir biçimde yapılacaktır. Olga Tokarczuk 2018 yılı içerisinde ayrıca Man Booker ödülünü de almıştı.

2019 Nobel Edebiyat Ödülü Avusturyalı yazar Peter Handke’ın oldu. Hukuk mezunu Peter Handke’ın Türkçe’ye çevrilen eserleri Kalecinin Penaltı Anındaki Endişesi, Çocuğun Öyküsü ve Solak Kadın, Yorgunluk Üzerine Deneme, Mutsuzluğa Doyum, Kısa Mektup Uzun Veda, Karanlık Bir Gecede, Don Juan, Hiçkimse Koyunda Bir Yıl, Yineleme. Handke’ye verilen bu ödül tartışılması gerekli bir konu kanaatimizce. Miloseviç’e olan sevgisi ve Sırp Soykırımı konusundaki destek

Eşitsizliğe dikkat çekilecek! Bugün 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü

11 Ekim Günü Birleşmiş Milletlere üye ülkeler tarafından alınan kararla 2012 yılından itibaren “11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü” olarak kutlanmaya başlamıştır. Bugün dünyanın dört bir yanında cinsiyetinden dolayı ayrımcılığa, tacize, tecavüze maruz kalan kız çocuklarının yaşam koşullarını iyileştirmek adına farkındalık yaratmak amaçlanıyor.


Dünya Kız Çocukları Günü her yıl 11 Ekim’de dünya çapında kutlanan bir gündür. 2012’de Birleşmiş Milletler tarafından alınan bir kararla, kız çocuklarının cinsiyetlerinden ötürü maruz kaldığı eşitsizlik konusundaki farkındalığın artırılması amacıyla kutlanmaya başlamıştır.
Bu karar Türkiye, Kanada ve Peru'nun önerileriyle alınmış olup; kararda “Birleşmiş Milletler Binyıl Kalkınma Hedeflerine” ulaşılması ve kız çocuklarının kendilerini etkileyecek kararların alınmasına katılımı açısından kız çocuklarının desteklenmesinin, güçlendirilmesinin ve onlara yatırım yapılmasının son derece önemli olduğu, ayrıca bunun başarılmasının kız çocuklarına karşı ayrımcılık ve şiddeti önleyeceği, onların insan haklarından tam ve etkili bir şekilde yararlanmalarını sağlayacağı belirtilmiştir. Ayrıca kararda, kız çocuklarının güçlendirilmesinde ailelere ve toplumlara büyük rol düştüğü de vurgulanmaktadır.

Instagram en çok kullanılan özelliklerinden biri masaüstü versiyonuna geliyor!


Geçtiğimiz aylarda uygulamanın masaüstü versiyonu için DM ile ilgili görüntüler ortaya çıkmış fakat sadece mobil tarayıcıda nasıl bir deneyim olacağı ile ilgili ipucu vermişti. Jane Manchun Wong, Twitter hesabından paylaştığı yeni görüntüler ile DM özelliğinin masaüstü versiyonunda nasıl görüneceğine de ortaya çıktı. Instagram masaüstü DM özelliği, bilgisayar başında uzun süre vakit geçiren kullanıcılara sesleniyor.
Shifdelete’te yer alan haber göre; uygulama analisti Jane Manchun Wong, Twitter hesabından yaptığı paylaşımlarla sosyal medya platformlarının geliştirmelerini gözler önüne seriyor. Wong, kısa süre önce paylaştığı Instagram masaüstü DM görüntüleri ile de bu deneyimin nasıl olacağını bizlere göstermiş oldu. Yapılan paylaşımlarda, DM kısmının Facebook Messenger ile oldukça benzer olduğunu görüyoruz.
Hali hazırda bir Windows uygulaması bulunan Instagram, bu uygulama ile hedeflediği kitleyi edinememiş durumda. Yeni hamle ile hedefleyi kitleye de ulaşabilir.
TELEFONLARDAKİNE BENZER OLACAK
Söz konusu özelliğin gelmesi halinde tarayıcı üzerinde Instagram açıldığı takdirde tıpkı telefonlarda olduğu gibi sağ üst köşede yer alan ok simgesiyle mesajlara erişilmesi bekleniyor. Bildiğiniz gibi, Facebook mesajlarına Facebook masaüstü sitesi dışında Messenger sitesi üzerinden de erişilebiliyor. Bu tarz bir özelliğin Instagram DM özelliği için de uyarlanması söz konusu olabilir.
PC başında uzunca süre vakit geçiren kullanıcıların kullanması beklenen yeni özelliğin, WhatsApp Web ve Messenger gibi yaygınlaşması bekleniyor.

Afrika’nın ilk akıllı telefon fabrikası kuruldu



“Mara” adını taşıyan ve Android işletim sistemini kullanan telefonların seri üretimine başlayan fabrikanın açılışı dün başkent Kigali’de gerçekleştirildi.
Yaklaşık 200 kişiyi istihdam eden fabrikada iki model telefon üretimine başlanırken, fiyatların 129 – 189 dolar olacağı açıklandı.
Açılışta konuşan Ruanda Devlet Başkanı Paul Kagame, ürünlerin iki yıla yayılan taksitlerle satın alınabileceğini ve bunun teknolojiye erişimi kolaylaştıracağını söyleyerek, “Akıllı telefonlar artık lüks değil. Hızlıca günlük hayatımızının bir gerekliliği oluyorlar.” ifadesini kullandı.
“MONTAJ DEĞİL”
Mara Telefon Üst Yöneticisi Ashish Thakkar, telefonların Ruanda’da montajının değil üretiminin yapılacağına dikkati çekerek, “Bugün sadece Mara için değil Ruanda ve Afrika için büyük bir rüya gerçeğe dönüştü.” dedi. Telefonları bölge ülkelerine ihraç etmek isteyen Ruanda’da, 2019 verilerine göre, halkın yüzde 52,1’i internete erişim sağlayabiliyor.

17 Ocak 2019 Perşembe

Meclis'ten geçti! Milyonlarca kiracının kirası düşecek



Bakanlık tarafından geçtiğimiz aylarda açıklanan Yeni Ekonomi Programı'na dahil edilen bir düzenlemeyle kira fiyat artış oranlarında baz alınan Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) yerine Tüketici Fiyat Endeksi'nin (TÜFE) kullanılması kararlaştırıldı.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), tarafından açıklanan 2018 Aralık ayı enflasyonunda TÜFE'de yüzde 0,40 Yİ-ÜFE'de ise yüzde 2,22 düşüş meydana geldi. Aralık ayındaki gerilemeyle birlikte yıllık enflasyon TÜFE'de yüzde 20,30, ÜFE'de ise yüzde 33,64 oldu.
YAKLAŞIK 10 PUANLIK FARK VAR
Kira artış oranlarında baz alınan 12 aylık ortalama ÜFE'de yüzde 27, TÜFE'de ise yüzde 16,33 şeklinde gerçekleşti.
Ancak enflasyon rakamlarının açıklanması ile birlikte kira artış oranlarında ÜFE yerine TÜFE'nin baz alınmasını ön gören düzenlemenin Meclis'ten geçmemesinden kaynaklı kira artış oranlarının ÜFE üzerinden yapılmaya devam edeceği kaydedilmişti. Bu da bin liralık bir kirada aylık 110 lira daha fazla ödenmesi anlamına geliyordu.
Kiraları düşürecek düzenleme Meclis'ten geçti
İşte milyonlarca kiracının ev sahipleri ile yapacakları zam oranı görüşmelerinde elini rahatlatacak olan düzenleme dün gece Meclis'ten geçti.
ÜFE YERİNE TÜFE BAZ ALINACAK
TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilen Torba Yasa'da yer alan bir madde ile yenilenen kira dönemlerinde uygulanacak kira bedeli, bir önceki kira yılında Tüketici Fiyat Endeksi'ndeki (TÜFE) 12 aylık ortalamalara göre değişim oranını geçemeyecek.
BİN LİRADA 110 LİRA DAHA AZ ÖDENECEK
Kararın yasalaşmasıyla birlikte 2019 yılında kira artış oranı TÜFE'deki 12 aylık ortalaması olan yüzde 16'yı geçemeyecek. Bu hesaplamaya göre ise bin TL'lik bir evde oturan vatandaşın kirası en fazla yüzde 16'lık zam sonrası bin 160 TL'ye yükselecek. Bu rakam ÜFE baz alınsaydı bin 270 liraya çıkacak kiracılar TÜFE'ye göre 110 lira daha fazla kira ödeyecekti. 
KAYNAK: YENİŞAFAK

Not sistemi öğrenciler üzerinde baskı oluşturuyor


Milyonlarca öğrenci yarın karnelerini alarak tatile girecekler. Karneleri merakla bekleyen öğrenciler oldukça heyecanlı. Ancak yapılan bir araştırma sonucuna göre öğrencileri en çok rahatsız eden ise notlar.

DAHA İYİ NOT ALMA AMACI

Eğitim hayatlarını sadece daha iyi notlar almak istene öğrenciler, hem ailelerine hem de arkadaşlarına karşı zor durumda kalmak istemiyorlar. Bunun için üzerlerinde bir baskı hissediyorlar.

DÜŞÜK NOT BASKI UNSURU OLUŞTURUYOR

Yapılan bir araştırmaya göre, öğrencileri en çok korkutan durum ise, karnelerine gelen zayıf not ve öğretmenlerin düşük notu öğrencilere karşı bir tehdit unsuru olarak kullanması.

KARNESİZ BİR NOT SİSTEMİ

Peki, karneler olmasaydı ne olurdu? Çoğu öğrenci ders çalışamazdı diye düşünebiliriz. Not sistemi olmadan öğrencilere başka ne tür bir değerlendirme ölçütü olabilir.
Yeni eğitim vizyonunda ilkokullarda not sistemi artık olmayacak. Bu ortaöğretim ve liseler için de geçerli olması halinde ne tür sonuçlar doğuracaktır.

NOT ODAKLI ÖĞRENME

Birçok öğrenciye bu dersin sonunda ne öğrendiklerini sorduğunda genellikle öğrencilerin "Ben bu dersten A aldım" şeklinde cevap verdiklerini deneyimlemiştir.
Öğrencinin verdiği bu cevap, tamamıyla not odaklı olduğunu yapılan araştırma sonucunda ortaya çıkmıştır.

ensonhaber

Hikayenizi Değiştirin

“Eğer insanlar gerçekten kim olduklarına bağlı olsalardı, o zaman hiçbir şeye ihtiyaçları olmazdı. Övünmeye ihtiyaçları olmazdı. Böyle bir...