22 Aralık 2018 Cumartesi

Ünlülerin sıra dışı kişiliklerini yansıtan imzaları

Ünlülerin sıra dışı kişiliklerini yansıtan imzaları: Sahip oldukları kişilerin yaşam tarzları, kişilikleri ve yaptıkları işlerle ortaya çıkan imzalar bazen hayli yaratıcı olabiliyor. İngiliz Daily Mail gazetesi, imzalardan karakter tahlili yapan uzmanlara bazı ünlü isimleri inceletti.

13 Aralık 2018 Perşembe

Memurlar dikkat! Hibe ara

Memurlar dikkat! Hibe ara

Yeni genelgeyle banka ve organize sanayi kuruluşlarının promosyon amaçlı verdikleri araçları ve kredileri de hediye kapsamına alındı. Alınan hediye de demirbaş listesine kaydedilecek.

11 Aralık 2018 Salı

Türkiye’nin en kalabalık ilkokulu: 66 ilçeden fazla


Türkiye İstatistik Kurumu'nun 2017 yılı adrese dayalı nüfus kayıt sistemi verilerine göre, 5 bin 300 öğrencili Leyla Bayram İlkokulu’ndaki öğrenci sayısı 66 ilçe merkezinin nüfusundan fazla. İlkokulda 1 müdür ve 4 yardımcısı görev yapıyor. Sınıflardaki  ders mevcudu ise 50-52 dolayında.
Son 10 yılda resmi verilere göre 45 bin 984’den 71 bin 783’e çıkan  Yeşilkent Mahallesi’nde okul sayısı aynı hızla arttırılamadı. Suriye’deki iç savaştan kaçanların Avcılar’da tercih ettiği bölgelerden olan Yeşilkent’teki Suriyeliler’in 800’e yakın çocuğu da Leyla Bayram İlkokulu’na kaydedildi.
800’Ü SURİYELİ 7 ÜLKEDEN ÖĞRENCİ VAR
Leyla Bayram İlkokulu Müdürü İsmail Mustafa Akçay, okulda aralarında 800’ü Suriyelilerin de yer aldığı 7 yabancı ülkeden gelenlerle birlikte 5 bin 300 öğrencinin eğitim gördüğünü söyledi. Akçay, “İkili eğitimde  5 bin 300 öğrencimiz 155 öğretmen,  41 alt sınıf, 284 kaynaştırma öğrencimiz var. Gönlümüz o kadar zengin ki, 5 bin öğrenciyi daha bu okula sığdırabiliriz” dedi.
64 KAMERA, 3 GÜVENLİK GÖREVLİSİ
İlkokul Müdürü İsmail Mustafa Akçay, okulda güvenliği sağlamak amacıyla 64 ayrı kamera bulunduğunu, kayıtların 15 gün süreyle tutulduğunu, bunun yanı sıra alarm sistemi, 3 güvenlik personelinin görev yaptığını belirtti. Akçay, okulda öğretmenler odasının yanındaki mutfakta, limonatadan, kahve makinesine, ıhlamur, çay, sıcak çikolata, salep, Türk kahvesini sürekli hazır bulundurduklarını, öğretmenlerin ev ortamı sayesinde okula daha erken gelerek, daha geç çıkmaya başladıklarını anlattı. Akçay,  öğretmenlerin zamanlarını iyi değerlendirmeleri için kültürel etkinliklere büyük önem verdiklerini, her ay çeşitli alanlarda 20’den fazla süreli dergi ve 5’er popüler kitap aldıklarını vurgulayarak, “Burada çeşitli etkinliklerle öğretmenlerimizin nefes almasını sağlıyoruz. Öğretmenlerimiz kendilerini okulun bir domino parçası gibi hissediyor. Ciddi bir sinerji yakaladık” dedi.

Okul yönetimi tarafından öğretmen ve velilerin yararlanabilmesi amacıyla fitness ve pilates aletlerinin yer aldığı salonlar yer alırken, buradan öğretmen ve velilerin de yararlandığı, öğrencilerin çeşitli gösterilerine burada hazırlandığı ifade edildi.
ÖĞLE SAATLERİNDE İNSAN SELİ
Leyla Bayram İlkokulu’nda özellikle öğle saatlerinde çok büyük kalabalık oluşuyor. Sabahçı öğrencilerin dağılma, öğlencilerin ise derse girme saati olan saat 12.30 sıralarında onlara eşlik eden velileri ile birlikte okulun bahçesinde adeta insan seli oluşuyor. Öğretmenler güneşli havada öğrencileri okul bahçesinde sıraya sokarken, minikler sınıflarına girerken arkadaşlarını kaybetmemek için ellerini öndeki öğrencinin sırtına tutunarak ilerliyor. Veliler sınıfların kalabalık olmasından ve öğretmenlerin onlara yeterince zaman ayıramamasından yakınıyor.  Nüfusu 70 binin üzerinde olan mahallede ilkokul sayısının yetersiz olduğu vurgulandı.

Hafta sonunda cuma gününün yağmurlu olması halinde bayrak töreni yapılması için yeterli salon bulunmadığı için öğrenciler okul koridorlarına çıkarılıyor, koridorlar da yetersiz kaldığı için öğrenciler sıralarında hoparlörlerden duydukları İstiklal Marşı'na öğretmenleri ile birlikte eşlik ederken, velileri de okulun kapısı önünde törenin bitmesini bekliyor.
İKİLİ ÖĞRETİMDE 128 DERSLİK
Okul Müdürü İsmail Mustafa Akçay, her dönemde 1 ve 2’nci sınıflar için 25’er sınıf açtıklarını bunlara alfabenin neredeyse tamamını kullanarak  ‘A’dan, ‘V’ye kadar numara verdiklerini vurguladı. Akçay, “Okulda sabah ve öğleden sonra 64’er olmak üzere 128 dersliğimiz var. Komplike okul yapımız var. Okul öncesi eğitimin yanı sıra Suriyeli yetişkinlere Türkçe derslerimizi sürdürüyoruz. Çeşitli alanlarda il, ilçe derecelerimiz, birinciliklerimiz, ulusal alanda derecelerimiz var” diye konuştu
155 ÖĞRETMEN 
Leyla Bayram İlkokulu’nda görevli 155 öğretmen, sabah ve öğleden sonra görev yaptıkları için "24 Kasım ‘Öğretmenler Günü" gibi özel günlerde bir araya geldiklerinde ise öğretmenler odasında adım atacak yer kalmıyor.
“YÜK HAFİFLETİLECEK”
Avcılar Milli Eğitim Müdürü Emin Engin, Leyla Bayram Okulu’nda özveri ile görev yapan yönetici ve öğretmenlerin sorunsuz eğitimi sürdürdüklerini anlatırken, “Bu mahallemizde bir-iki okul yaparak bu okulumuzun yükünü azaltmayı hedefliyoruz. İnşallah önümüzdeki aylarda bir okulumuzun inşaatına başlanacak” dedi.

NÜFUSU 5 BİN 300’DEN AZ 66 İLÇE

Türkiye İstatistik Kurumu'nnun 2017 yılı adrese dayalı nüfus kayıt sistemi verilerine göre, 5 bin 300 öğrencili Leyla Bayram İlkokulu, şu 66 ilçe merkezinin nüfusundan kalabalık bulunuyor;

Oğuzlar (Çorum- 5.299),
 Boztepe (Kırşehir-5.237),
 Pınarbaşı (Kastamonu-5.236),
 Seben (Bolu-   5.226), 
Çeltikçi (Burdur-5.195), 
Polateli (Kilis-5.190), 
Kale (Malatya-5.133), 
Kiğı (Bingöl-5.097), 
Pazarlar (Kütahya-5.058), 
Dikmen (Sinop-5.012), 
Şenpazar (Kastamonu-4.995),
 Kemaliye (Erzincan-4.946), 
Saraydüzü (Sinop-4.883), 
Sarıyahşi (Aksaray-4.833), 
Akıncılar   (Sivas-4.679), 
Mihalgazi (Eskişehir-4.610), 
Laçin  (Çorum-4.602), 
Ahırlı (Konya-4.598), 
Aksu (Isparta-4.534),
 Kazımkarabekir (Karaman-4.344),
 Derbent (Konya-4.300),
 Köprübaşı (Trabzon-4.275), 
Tillo (Siirt-4.268), 
Hasanbeyli (Osmaniye-4.214),
 Halkapınar (Konya-4.173), 
Çandır (Yozgat-4.171), 
Korgun (Çankırı-4.034), 
Özvatan (Kayseri-3.992), 
Doğanyol (Malatya-3.981), 
Seydiler (Kastamonu-3.940), 
Abana (Kastamonu-3.931), 
Hanönü (Kastamonu-3.921), 
Akçakent (Kırşehir-3.809), 
Hamamözü (Amasya-3.757), 
Boğazkale (Çorum-3.686), 
Pazaryolu (Erzurum-3.662), 
Başyayla (Karaman-3.651), 
Pehlivanköy  (Kırklareli-3.593), 
Dernekpazarı (Trabzon-3.462), 
Kemer (Burdur-3.300), 
Karakeçili (Kırıkkale-3.184),
 Kıbrıscık (Bolu-3.111), 
Ovacık (Karabük-3.080), 
Pülümür (Tunceli-3.065), 
Yenipazar (Bilecik-2.976), 
Nazımiye (Tunceli-2.886),
 Ağlı (Kastamonu-2.881), 
Dumlupınar (Kütahya-2.858),
 Gölova (Sivas-2.857),
 Yedisu (Bingöl-2.825), 
Evren (Ankara-2.753), 
Bozcaada (Çanakkale-2.730),
 Doğanşar (Sivas-2.678), 
İbradı (Antalya-2.646), 
Otlukbeli (Erzincan-2.545),
 Ağın (Elazığ-2.537), 
Kofçaz (Kırklareli-2.434), 
Kızılören (Afyonkarahisar- 2.363),
 İnhisar (Bilecik-2.254), 
Hemşin (Rize-2.181), 
Bayramören  (Çankırı-     2.126), 
Çelebi (Kırıkkale-2.104), 
Yenişarbademli (Isparta-2.096), 
Han (Eskişehir-1.953), 
Yayladere (Bingöl-1.928),
 Yalıhüyük (Konya-1.533).

4 Aralık 2018 Salı

e-Okul öğrenci giriş ekranı: MEBBİS e-Okul VBS girişi nasıl yapılır?


Öğrenciler, öğretmenler ve velileri buluşturan platform: e- Okul…Devlet ve özel ilköğretim okulları, anaokulları, özel eğitim kurumları, ortaöğretim kurumları e-okul sisteminde işlem yapıyor. Siz de aşağıda yer alan linke tıklayarak sisteme giriş yapabilir ve merak ettiğiniz konularda bilgi sahibi olabilirsiniz.
E-OKUL SİSTEMİNE GİRİŞ NASIL YAPILIR?
e-Okul sistemine öğrencinin T.C. kimlik ve okul numaraları ile kolayca giriş yapabilirsiniz. Aynı şey, sistemin belirlediği güvenlik kod ile birlikte Veli Bilgilendir Sistemi için de geçerlidir.
E-OKUL NEDİR, NE İŞE YARAR?
e-Okul, Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı tarafından Millî Eğitim Bakanlığı Bilişim Sistemleri (MEBBİS) projesi kapsamında 2007 yılının Ocak ayında kullanıma açılmış olan bir okul yönetim bilgi sistemi web yazılımıdır. Bir öğrencinin okula kaydından başlayıp, mezuniyetine kadar olan tüm süreci içeren bir sistemdir. Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı tarafından geliştirilmektedir.
e-okul sisteminde öğrenci kaydı, nakil işlemleri, not girişleri, devamsızlık işlemleri, sınav bilgileri, merkezî olarak yapılacak sınavların (TEOG, DPY-B vb.) başvuru ve tercih işlemleri, belge işlemleri (takdir, teşekkür, onur vb.), haftalık ders programı girişleri, alınan belgeler, e-karne, şube yazılı ortalamaları, duyurular ve birçok modül üzerinden bilgi girişleri T.C. Millî Eğitim Bakanlığı sunucularına girilmektedir.
E-OKUL VELİ BİLGİLENDİRME SİSTEMİ NEDİR?
e-okul modülünün haricinde, velilerin öğrencilerin okul durumlarının takibi için açılmış olan e-okul Veli Bilgilendirme Sistemi (e-okul VBS) bulunmaktadır. Bu sistemde ise öğrencinin devamsızlıkları, ders programı, davranış notları, sınav tarihleri, okul tarafından yapılan duyurular, merkezî sınavların giriş belgeleri veya tercih sonuçları bu sistem üzerinden Türkiye Cumhuriyeti (TC) Kimlik Numarası ve okul numarası girildikden sonra birkaç güvenlik sorusuna cevap verilerek takip edilebilmektedir.

3 Aralık 2018 Pazartesi

Aile Yaşam Döngüsü



Tüm aile bağlarını ayırma hiç mümkün değildir. Dahası, aile üyeleri barınak ve gıda tedariği gibi özel, tanımlanabilir görevleri gerektiren belirli rolleri yerine getirirlerken, esas ve yeri doldurulamaz olan aileler içindeki ilişkilerdir. Yalnız ebeveynlik, boşanma, ayrılma ve yeniden evlenme gibi sık hadiseler ile, ailenin dar ve geleneksel tanımı artık pratisyen klinik psikoloğu için kullanışlı değildir. (Walsh, 1993).Çocuğun ailesini birincil psikososyal alanındaki bir insan çevresi olarak düşünmek daha yerinde olmaktadır. Bu, aile halkının üyeleri değilken, çocuğun hayatında önemli bir rolü olan aile üyeleri ve diğerlerini içine alabilmektedir. Örneğin; çocuğun sık sık görüştüğü başka yerlerde yaşayan ayrılmış bir ebeveyn ve eşler, belirli aralıklarla bakım karşılayan üvey ebeveynler, resmi olmayan günlük bakımı karşılayan büyük anne, vesaire vesaire. Klinik pratikte esas kavgı bu çevrenin çocuğun gelişim ihtiyaçlarını karşıladığı boyutundadır.
Aile yapısının geleneksel bir modelinin sınırlandırmaları not edildiğinde, çelişkili bir biçimde, aile yaşam döngüsünün en kullanışlı uygun modelleri bu modeldeki sapmalar olarak kavramsallaştırılan diğer aile yapılarıyla geleneksel çekirdek ailenin modeline dayanmaktadır.
Bu model, gelişimin her aşamasında aile tarafından tamamlanacak olan ana gelişim görevlerini tarif etmektedir. Aile gelişiminin ilk iki aşamasında, esas kaygılar okulu tamamlayarak aile kökenini ayırt etme, aile dışı ilişkileri geliştirme, bireyin eğitimini tamamlaması ve kariyere başlaması yer almaktadır. Üçüncü aşamada, başlıca görevler partner seçimi ve evlenmeye karar verme ile ilgilidir. Dördüncü aşamada, çocuksuz çift birlikte yaşamak için, aşklarının ilk dönemindeki ilişkilerinin temelini oluşturan idealleştirilmiş görüşler( veya karşılıklı yansıtmalar) yerine diğerinin güçlü ve zayıf yanlarını ve idyosenkrazilerinin realistik bir değerlendirmesine dayanan alışkanlıklar geliştirmelidirler.
Yakın ilişkilerin ilk aşamasında oldukça yaygın olan aşkı tanımlayan ortak yansıtmalı sistemin bozulmasını Kabullenmek pek çok çift için oldukça stresli bir görevdir. Ancak, erken yaşam dönemlerinde ebeveynleri ile sağlam bir ilişki kurduysalar, bu süreci idare etmek bireyler için genellikle daha kolaydır. Beşinci aşamada, esas görev çiftlerin genç çocuklara yer açmak için evli çiftler olarak görevlerine uyum sağlamalarıdır. Bu çocukların ihtiyaçlarını aşağıdaki faktörlerle karşılamak için rutinleri gerektiren anne baba rollerinin gelişimini içerir.
• Güvenlik
• Bakım
• Denetim
• Düşünsel dürtü
Bu alışkanlıkları geliştirmek karışık bir süreçtir ve bunu uygulamadaki sık güçlükler psikolojik danışma için bir yönlendirmeye neden olmaktadır. Güvenlik için çocuğun ihtiyaçlarını karşılamadaki rutinler genç çocukları gözetimsiz bırakmayarak ve ayrıca genç çocuklara anne babalık yapma taleplerinin neden olduğu öfke ve mahrumluğu kontrol etme yeteneklerini geliştirerek çocukların kazalardan korunmasının içinde olduğu örnek olarak gösterilebilir. Bu alışkanlıkları geliştirmedeki başarısızlık kaza yaralanmaları veya çocuk istismarına neden olabilir. Çocuklara gıda ve barınak, ilgi, empati, anlayış ve duygusal destek verme rutinleri çeşitli alanlarında çocukların bakım ihtiyaçlarının karşılanması için geliştirilmelidir. Açık kurallar ve rutinler koyma, çocukların bu beklentilere uyduğundan emin olmak için gözetim sağlama ve kural ihlalleri ve itaatleri için uygun ödüller ve yaptırımları sağlamadaki rutinler kontrol için çocukların ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Bu alışkanlık eğer geliştirilmezse, yönetim problemleri ortaya çıkabilir. Çocuk duygusal, dil ve düşünsel gelişimdeki gelişimsel gecikmelerden kaçınırsa, yaşa uygun gelişimsel dürtü için çocukların ihtiyaçlarını karşılamada ebeveyn-çocuk oyunu ve iletişimi de geliştirilmelidir. Çocukların ihtiyaçlarını karşılamada ebeveyn rolleri ve rutinlerinin yanı sıra, bu aşamanın başka bir görevi bunu gerektiren aile ilişkilerinin yeniden sıraya konması ve büyük ebeveynin rollerinin geliştirilmesidir.
Çocukların ergenliğe girişi belirtilen altıncı aşamada, ebeveyn-çocuk ilişkileri daha fazla özerklik geliştirmelerine izin veren yeniden sıralanmayı gerektirmektedir. İyi ebeveyn çocuk iletişimi ve ortak problem çözme becerileri bu süreci kolaylaştırır ve bu alanlardaki yetenekler ve eksiklikler psikolojik danışma için birçok ergen yönlendirmelerini desteklemektedir.
Ancak, bu gelişim aşamasında ailelerini bulan ebeveynler sadece olgunlaşan çocuklarıyla olan ilişkilerindeki değişikliklerle uğraşmakla kalmayıp büyük ebeveynlerinin onların üzerindeki artmış bağımlılıkları ve aynı zamanda evlilik ilişkileri ve kariyer amaçlarının orta yaşam yeniden değerlendirmesiyle de uğraşmak zorundadırlar. Büyük ebeveyn bağımlılığı talepleri ve orta yaşam yeniden değerlendirmesi artan özerklik görüşmesi için ergenlerinin ihtiyaçlarını karşılamada ebeveynlerin yeteneklerini zayıflatabilir.
Yedinci aşama genç yetişkin çocukların ebeveynlerinin evinden ayrılmasıyla ilgilidir. İdeal olarak bu ayrılık ebeveynler ve çocuklar arasında daha az hiyerarşik bir ilişkinin gelişmesini gerektirir. Bu aşamada, ebeveynler yeniden bir çift gibi yaşamaya uyum sağlama, aile soyundaki ölüm ve engelliliklerle uğraşma ve çocukları evlenir ve çocukları olursa ailenin genişlemesine uyum sağlama gibi görevlerle yüz yüze gelirler. Bu yaşam döngüsü modelinin son aşamasında, aile, ebeveynlerinin fizyolojik gerilemesi ile uğraşırken aynı zamanda yaşlıların deneyim ve aklından faydalanmak için alışkanlıklar geliştirirler.
Bu yaşam döngüsü modeli hem ailenin gelişmekte olan çocuğun ihtiyaçlarını karşıladığı yollara hem de ailenin yaşam döngüsünün farklı aşamalarındaki çocuklar ve diğer üyelerine talep ihtiyaç belirttiği yollara dikkat çekmektedir. Örneğin; ergenin ebeveynleri daha fazla özgürlük ve gözetimsiz seyahate izin vererek özerkliğini arttırması için çocuğun ihtiyaçlarını karşılayabilir ve çocukta sık sık ziyaret ederek sürekli bağlılık için büyük ebeveynlerinin ihtiyaçlarını karşılayabilir. Aile yaşam döngüsü modelleri bir aşama geride bırakılıp diğer aşamaya girilirken çocuk ve diğer aile üyelerinin yaptığı geçişlere dikkatte çeker. Örneğin; genç çocuklarla dolu aileden ergen çocuklarla dolu aileye geçiş aile kuralları ve rollerinin görüşülmesini gerektirir. Ebeveynler ve çocukları arasındaki hiyerarşik ilişki yeniden görüşülmeli ve bazı ailelerde aynı zamanda kariyerlerine odaklanmalarını arttırırken yuva kurmadaki konsantrasyonlarını azaltabilirler. Bu, aile içindeki daha aktif rol edinen erkekler ile çatışabilmektedir. Bu geçişlerin her biri görüşülürken aileler ilişkilerin kurulma şekline adapte olmak için bir derece esnekliğe ihtiyaç duymaktadırlar. Ayrıca her aşama sırasında değişmez rolleri sürdürme kapasitesine gerek duymaktadırlar. Üçüncü bir önemli gereklilik ise gelişim devam ederken çocukların bağlılıktan özerkliğe hareketine izin verme kapasitesidir. Bu, ergenliğe geçiş ve çocukların evden ayrıldığı başlama aşaması için doğrudur. Aile yaşam döngüsü modellerinin bir başka özelliği eş zamanlı olarak oluşan pek çok birey geçişleri ile aile stresinin artabildiği belirli durumlara dikkat çekmesidir. Örneğin; başlama aşamasında, büyük ebeveynleri yaşlılık hastalıkları veya ölümlerine yenik düşebilirlerken yetişkin çocukların evlerinden ayrılmaları veya ilk çocuklarına sahip olmaları yaygındır. Sık psikolojik güçlükler böyle bir geçiş döneminde ortaya çıkar. Olson`ın önemli bir araştırmasında aile üyeleri içindeki güçlükler ve kolaylıklar algısındaki değişikliklere ulaşılabilir. Bu araştırmada çocuk yetiştirme yılları( bu metindeki esas endişeler) en yüksek stres seviyesi ile ilgiliyken, kolaylıklar aile yaşam döngüsünün ilk ve daha sonraki aşamaları esnasında daha çok olduğu görülebilmektedir. Bu, fiziksel, bilişsel ve sosyal gelişimin oluştuğu aile ortamının içindedir ve şuanda uyguladıklarımızdır. Örneğin; ahlaki muhakeme, sosyal gelişimin bir açısı zekânın gelişimi ve bilişsel gelişimin bir açısındaki bir boyuta bağlı olduğu için fiziksel, bilişsel ve sosyal gelişim arasındaki gelişigüzel bir derecededir.

Rüyalar Hakkında En İlginç 13 Gerçek


1. Gördüğünüz Rüyaların yüzde 90′ını Unutursunuz…
Uyandıktan sonraki 5 dakika içerisinde rüyalarınızın yarısını unutursunuz. 10 dakika sonra ise yüzde 90′ı hafızanızdan silinmiş olur..
2. Körler de Rüya Görür
Doğduktan sonra kör olmuş olan insanlar rüyalarında görüntüler görürler. Kör olarak doğan kişilerse rüyalarında görüntü görmezler, ancak duyma, koklama, dokunma ve hissetme üzerine rüya görürler.
3. Herkes Rüya Görür
Ciddi bir psikolojik rahatsızlığı bulunmayan her insan rüya görür. Rüya görmediğinizi düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz çünkü yalnızca rüyalarınızı hatırlamıyorsunuz.
4. Rüyalarımızda Yalnızca Bildiğimiz Yüzler Görürüz
Beynimiz yeni yüzler yaratamaz. Rüyalarımızda daha önceden gördüğümüz gerçek insanların gerçek yüzlerini görürüz ancak bunu onları hatırlamayabiliriz. Hepimiz yaşamımız boyunca binlerce yüz görmüşüzdür, yani beynimizin kullanabileceği sonsuz seçenek vardır.
5. Renkli Rüya Görmez
Görme yeteneğine sahip insanların yüzde 12’sinin rüyaları siyah-beyazdır. Geri kalanlar ise renkli rüyalar görürler. 1915-1950 arasında yapılan çalışmalar rüyaların çoğunun siyah-beyaz olduğunu ancak bu oranın 1960′lardan sonra değişmeye başladığını gösteriyor. Günümüzde 25 yaşının altındaki kişilerin yalnızca yüzde 4.4′ü siyah-beyaz rüya görüyor. Son yapılan araştırmalar bu değişimin nedeninin televizyonun siyah-beyazdan renkliye geçmesi ile bağlantılı olabileceğini gösteriyor.
6. Rüyalar Sembolik Anlam Taşımaktadır
Eğer rüyanız özellikle bir konu ile ilgili ise rüya sembolik anlam taşıyor demektir. Bu analiz edilerek ortaya çıkarılabilir.
7. Duygular
Rüyalarda en çok deneyimlenen duygu endişedir. Negatif duygular, pozitif olanlardan çok daha fazladır.
8. Tekrar Eden Rüyalar
Çoğu rüya yalnızca bir kez görülse de, çoğu insan aynı rüyayı birden fazla kez gördüğünü söylemektedir. Kadınların yüzde 70′inin ve erkeklerin yüzde 65′inin aynı rüyayı çok kez gördüğü kaydedilmiştir.
9. Hayvanlar da Rüya Görür
Değişik hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar insanlar gibi onların da uyku sırasında beyin dalgaları olduğu görülmüştür. Bir köpeği uyurken izleyin. Rüyada birşey kovalıyormuşçasına değişik sesler mırıldanır ve patileri hareket eder.
10. Vücut Felci
REM uykusu sırasında beyindeki bir mekanizma vücudun tamamen hareketsiz olmasını sağlar, böylece rüyada fiziksel bir hareketin gerçekleşmesi önlenir. Ancak bu mekanizmanın normal uyku süresinden önce/sonra ya da bu süre boyunca tetiklenmesi muhtemeldir.
11. Rüya ve Gerçeğin Birleşmesi
Uyuduğumuz sırada beynimiz gerçek hayattan gelen sesleri alır ve onları rüyamızın bir parçası haline getirir. Yani bazen dışarıdan gelen sesi uykuda yorumlayabiliriz. Örneğin kardeşiniz siz uyurken başınızda gitar çalıyorsa, rüyada konserde olduğunuzu görebilirsiniz.
12. Erkekler ve Kadınlar Farklı Şekilde Rüya Görürler
Erkekler, kendi cinsleri ile ilgili rüya görmeye daha çok meyillidir. Erkeklerin rüyalarındaki karakterlerin yüzde 70′i başka erkeklerdir. Diğer bir taraftan kadınların rüyalarındaki kişilerin yarısı erkek, yarısı kadındır. Tüm bunların yanısıra erkekler rüyalarında genelde kadınlardan daha agresif duydular yaşarlar.
13. Rüyaların Geleceği Gösterme Özelliği Vardır
Yapılan araştırmaların sonuçlarına göre çok sayıda insanın yüzde 18 ila yüzde 38′i en az bir geleceğe dair rüya görmüştür. yüzde 70 ise déjà vu deneyimlediğini söylemiştir. Rüyların geleceğin habercisi olduğuna inanan insanların sayısı ise yüzde 63 ila yüzde 98 oranla çok daha fazladır
  
Uyurken gördüğümüz düşler hakkında çok şey yazılır, çizilir. Bunların çoğu da genellikle bilimsel verilere dayanmaz.
Herkes renkli rüyalar görmez
Gözleri gören insanların yüzde 12’si rüyalarını siyah-beyaz görür, geri kalanlarsa renkli. 1915 ile 1950 yılları arasında yapılan araştırmalara göre rüyaların büyük çoğunluğu siyah-beyaz görülüyordu. Ancak sonuçlar 1960’lı yıllardan itibaren değişmeye başladı. Günümüzde 25 yaşın altındaki insanların sadece yüzde 4.4’ü rüyalarını siyah beyaz görüyor. Son araştırmalar bu değişikliğin nedenini siyah-beyaz film ve televizyondan renkli görüntüye geçmemize bağlıyor.
Rüyalar simgeseldir
Belirli bir nesne veya olay içeren rüya, genellikle doğrudan o nesne veya olayla ilgili değildir. Rüyalar simgesel bir dille konuşur. Rüyalarınız hangi imgeyi görürse büyük ihtimalle o imgeyi temsil etmiyordur.
Duygular
Rüyalarda en çok hissedilen duygu endişedir. Negatif duygular pozitif duygulardan daha sık görülür.
Her gece dört ila yedi rüya görürüz
Ortalama olarak her gece bir iki saat arası süreyle rüya görürüz.
Hayvanlar da rüya görür
Bir çok hayvan üzerinde yapılan araştırmalar, hayvanların da insanlar gibi uykularında rüya gördüklerini ortaya koymuştur. Bir köpeği uyurken izlerseniz, birini takip eder gibi ayaklarını veya patilerini oynattığını görebilirsiniz.
REM (Derin uyku fazı)
Hızlı Göz Hareketi (REM) uykunun standart bir evresidir ve bu evrede gözler hızlı hareket eder. REM uykusu ergen insanlarda tüm uykunun yüzde 20-25’ini kapsar, bu da bir gecelik uykunun 90-120 dakikasına eşittir. REM uykusu sırasında rüyada hareket edilse de vücut hareket edemez, yani vücut geçici ‘uyku felci’ haline geçer.
Rüyanın gerçek hayatla birleşmesi
Zihnimiz, bedenimizin o sırada gerçekten duyduğu ya da hissettiği şeyleri rüyalarımızla birleştirebilir. Örneğin rüyamızda kendimizi bir konserde müzik dinlerken görüyoruzdur, ancak o sırada radyoda bir müzik çalıyor olabilir.
Erkek ve kadınlar farklı rüyalar görür
Erkekler, erkekler hakkında daha fazla rüya görür. Bir erkeğin rüyalarında gördüğü karakterlerin yüzde 70’i erkektir. Kadında bu oranlar eşittir. Öte ayndan erkekler kadınlara nazaran rüyalarında daha agresif duygular hisseder.
Geleceği gösteren rüyalar
Yapılan araştırmalar insanların yüzde 18 ila yüzde 38’nin rüyalarında ‘geleceğe ilişkin’ verilr taşıyan imgeler gördüğünü, yüzde 70’ininse ‘déjà vu’ yaşadığını gösteriyor. Rüyalarda geleceğin görülebileceğine inanan insanların oranıysa araştırmaya bağlı olarak yüzde 63 ile yüzde 98 arasında değişiyor.
Horluyorsanız rüya göremezsiniz
Bilimsel olarak kanıtlanamasa da, yapılan araştırmalarda horlayan insanların daha az sayıda, daha kısa ve genellikle unutulan rüyalar gördüğü sonucuna varmış.
Rüyanızda orgazm olabilirsiniz
Rüyanızda cinsel ilişkiye girebilir, ayrıca gerçeği kadar güçlü bir orgazm yaşayabilirsiniz. Hatta gerçeğinden bile daha şiddetli olabilecek bu orgazm esnasında boşalma bile gerçekleşmeyebilir.
 Takıntılarından ve yarattığı sorunlardan kurtulmak için… Rüya analiziyle terapi; Daha mutlu, başarılı ve güçlük olmak istiyorsanız, insanlarla daha iyi iletişim kurmaya çalışıyorsanız, öncelikle bilinçaltındaki takıntılarınızdan kurtulmalısınız. Bunun yolu da, rüyalarınız aracılığıyla alt beyninizin farkına varmanızdan geçiyor. Rüya analiziyle bunu gerçekleştirmeniz mümkün…
Rüya analiziyle terapi
Daha mutlu, başarılı ve güçlük olmak istiyorsanız, insanlarla daha iyi iletişim kurmaya çalışıyorsanız, öncelikle bilinçaltındaki takıntılarınızdan kurtulmalısınız. Bunun yolu da, rüyalarınız aracılığıyla alt beyninizin farkına varmanızdan geçiyor. Rüya analiziyle bunu gerçekleştirmeniz mümkün…
RÜYA: “Yoldayım. Yanımda küçük kızım ile onun yanında bir çocuk daha var. Kız mı oğlan mı bilmiyorum. S. (komşum) ile karşılıklı konuşuyoruz. Onun yüzünde birden kendi yüzümü görüyorum. Zaman zaman S. oluyor, zaman zaman ben oluyorum. Saçlarım omuzlarımda (daha kısadır). Fön çekmişim ve çok güzelim. Yüzüm pırıl pırıl, aydınlık.”
ANALİZ: Komşusunun dişi güce ulaştığını (vajinal orgazmı bildiğini) kabul ederek onu kıskanıyor ve kendisini onun yerine geçiriyor. Vajinal orgazmı öğrenip, dişi güce ulaştığında pırıl pırıl ve aydınlık olacağına alt beyin sistemi de ikna olmuş. Tipik bir iyileşme rüyası…
Okuduğunuz paragraf, kitaplardan edindiğimiz tipik bir rüya tabiri değil, uzmanlık alanı uyku “psikofizyolojisi” olan Psikiyatrist Doç. Dr. Nusret Kaya’nın kaleme aldığı “İyileşme Kitabı”nda yer alan bir rüya analizi. O “alt beyin” ile “üst beyin” arasında oluşan ve rüyalara yansıyan “takıntılarımızı” rüya analizleriyle ortadan kaldırarak bilincimizi yeniden kaynağına doğru açmayı hedefliyor. Ancak, altını önemle çizmekte yarar görüyoruz: Rüya analizini, rüya tabiri veya yorumuyla karıştırmamanız gerekiyor. Batı’da pek çok psikiyatristin uyguladığı “Rüya Analizi”, başlı başına bir bilim dalı. Peki, rüyalarımız hem ruhsal sağlığımız hem de insanlar arası iletişimde neden bu denli önem taşıyor?
Rüyalar mesaj gönderiyor…
Rüyalar, alt beyin ve şuuraltı sistemlerinin özel bir evrensel sembol diliyle üst beyne verdiği mesajları içeriyor. Şuuraltı ve alt beyin sistemleri rüyayı görüyor, üst beyin sistemi hatırlıyor ve yazıyor. Böylece en azından alt ve üst beyin arasında bir temas kuruluyor. Bu mesajları şu şekilde özetleyebiliriz: Üst beyne yani, farkında olduğumuz üstteki kişiliğe “Senin beyninin derinliklerinde şu şu takıntılar var. Bunları halledemezsen, o muhteşem alt beyinsel enerjini sağlıklı olarak kullanamazsın” diyor rüyalarımız. Dolayısıyla rüyalarınız çözümlenerek daha huzurlu, daha enerjik olmanız sağlanıyor. Rüya görmediğinizi düşünüyorsanız, kesinlikle yanılıyorsunuz. Çünkü, her insan her gece rüya görüyor. Rüyalarınızı hatırlamaya özen gösterirseniz, mutlaka hatırlarsınız.
Üst beyin önemli, ancak…
Doç. Dr. Nusret Kaya, beyni, “sağ ve sol” yerine, “üst ve alt beyin” olarak tanımlıyor. Bir de bu ikisinin arasında Nusret Kaya’nın ilkel libido seviyesi olarak tanımladığı bir tabaka mevcut. Üst beyin, bir milimetre kalınlığında, girintili-çıkıntılı, kabuk görünümlü, gri hücrelerden oluşan bir yapı. Tıptaki adı da “korteks” Beynin her iki yarım küresini de kaplayan, bir buçuk metrekarelik bir zar. Bu bölümün maksimum kapasitesi yüzde 28. İşte biz bu korteksle, yani üst beynimizle okuyoruz, yazıyoruz, düşünüyoruz, çalışıyoruz, konuşuyoruz, para kazanıyoruz… Dolayısıyla, genelde baktığımız zaman, bir üst beyin dünyası mevcut. Hepimiz konuşuyor, ancak hiçbirimiz kolay kolay birbirimizi anlamıyoruz. Neden mi? Çünkü, üst beyin genelde zeka, para ve şekille ilgili ve biz tüm beynimizi üst beynimiz sanıyoruz. Oysa, mutlaka alt beynimizin farkına varmamız, ona ulaşmamızı engelleyen takıntılarımızın neler olduğunu bilmemiz gerekiyor. Ancak şuuraltı denen, Nusret Kaya’nın ise “ilkel libido” olarak adlandırdığı takıntılar yüzünden, alt beynimizle bağlantısız yaşıyoruz. Alt beynin daha huzurlu, başarılı, enerjik olmamız ve insanlarla daha iyi iletişim kurmamız açsısından neden önemli olduğuna gelince…
Alt beyne ulaşmak şart!
Nusret Kaya, beynimizi bir buzula, bir Aysberg’e benzetiyor. Buzulun üstünü hepimiz biliyor, görüyoruz. Ama, ondan çok daha büyük ve derin olan, altını görmediğimiz için, daha kapsamlı, daha büyük ve daha derin olduğuna hiçbirimiz inanmıyoruz. İşte, Nusret Kaya’ya göre önemli olan buzulun altını incelemek ve çözümlemeye çalışmak. Kaya, “Biz, tüm beynimizi, korteksin oluşturduğu kadar zannediyoruz. Bence en büyük yanılgımız bu. Korteks dediğimiz, sadece buzulun üstü” diyor. Alt beyin, beynin beyaz hücrelerden oluşan yüzde 72’lik bir bölümü kaplıyor. Üst beynin aksine, duygularımız başta olmak üzere, sezgisel iletişim ve güçlerimiz ise alt beynimizle bağlantılı. Yani, alt beyin, tüm duygularımızın ve içgüdülerimizin kaynağını oluşturuyor. Alt beynin işlevleri bununla da sınırlı değil. Ayrıca, RNA yoluyla atalarımızdan gelen bilgi şifrelerini depoluyor. Bir diğer görevi de; iç organlarımızı çalıştırmak. Otonom sinir sistemi dediğimiz kalbimizin çarpması, bağırsaklarımızın çalışması, tansiyonumuz tüm bunları düzenliyor. Dolayısıyla, alt beyin çok daha kapsamlı, çok daha güçlü özellikler taşıyor.
Takıntılardan kurtulmalı ama nasıl?
Nusret Kaya’ya göre insanların büyük çoğunluğu neredeyse yüzde 99’u alt beyni kullanmıyor. Çünkü, üst beyin ve alt beynin ortasında şuuraltı var. Burada seksüel içerikli takıntılarımız yer alıyor. Bu takıntılardan kurtulamazsak, ömür boyunca alt ve üst beyin bağlantısı kurulamıyor, alt beyindeki koca bir hazine kaybedilebiliyor. Burada esas olan üst beyni devre dışı bırakıp, alt beyne olumlu telkinler yapmak. Bu konuda Batı’da psikoanaliz yoluyla, rüya analizi ve serbest çağrışım metoduyla üst beyin devre dışı bırakılarak alt beyne inmeye çalışılıyor. İşte, rüya analizleriyle bu takıntılardan kurtularak beynin iki bölümünün bağlantısı sağlanıyor. Böylece üst beyinler daha güçlü oluyor. Bu da mutluluk, başarı, yaratıcılık, güç ve barış anlamına geliyor.
 
Sinan DURMAZ
St.Clements Üniversitesi
Psikoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Görevlisi

2 Aralık 2018 Pazar

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Dünya Engelliler Günü mesajı


Engellilik konusu karşısında milletçe daha sorumlu, bilinçli ve duyarlı davranmak zorunda olunduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, mesajında şu ifadelere yer verdi;
“3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nün, ülkemizdeki ve dünyadaki tüm engelli kardeşlerimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Engelleri aşmak bir inanç meselesidir. Başarının anahtarı öncelikle inanmaktır. Başarılarıyla bizleri gururlandıran, azim ve kararlılıklarıyla hepimize ilham kaynağı olan engelli kardeşlerimiz buna en güzel örnektir.
Hayatın tüm alanlarında, sporda, sanatta, edebiyatta, siyasette, eğitimde, sivil toplumda, iş dünyasında; tüm zorluklara rağmen, engelli kardeşlerimizin sergiledikleri mücadele, gerçekten takdire şayandır.
Fiziki engellerin değil, kalplerdeki engellerin sorun olduğu bilincinin tüm topluma yayılmasını; zihinlerdeki engellerin kaldırılmasının ve engelli vatandaşlarımızın bizim bir parçamız olduğu gerçeğinin idrak edilmesini sağlamak, öteden beri bizim öncelikli konularımız arasında olmuştur.
Bu nedenledir ki, sosyal devlet anlayışımızın gereği olarak, özellikle son 16 yıllık süreçte, toplumun bütün kesimlerini eşit ve adil kucaklama gayretiyle, engelli vatandaşlarımızın sorunlarına çözüm üretmeye büyük önem atfettik.
Engelli kardeşlerimizin ve ailelerinin geleceğe daha güvenle bakabilmeleri için çözümler üreten bizler, onların önlerindeki hukuki, sosyal ve fiziki engelleri peyderpey kaldırdık, kaldırmaya devam ediyoruz.
Bakım ve rehabilitasyon hizmetlerinde ulaşılabilirliğin ve kalitenin artırılması, engelli vatandaşlarımızın kamu ve özel sektörde istihdamının teşvik edilmesi, özel eğitime desteklerin artırılması hususlarında önemli adımlar attık.
Bu sürecin en büyük hasılası ise, ülkemizde engelli vatandaşlarımıza yönelik bakış açısının, zihniyetin kökten değişmesidir. Yapılan çalışmaları bir lütuf olarak değil, uzun süredir eksikliği hissedilen hakların sahiplerine teslim edilmesi olarak değerlendiriyoruz.
"ENGELLİLİK KONUSUNDA MİLLETÇE DAHA DUYARLI OLMAK ZORUNDAYIZ": 
3 Aralık Dünya Engelliler Günü dolayısıyla milletçe engellilik konusu karşısında daha sorumlu, bilinçli ve duyarlı davranmak zorunda olduğumuzun altını bir kez daha çizmek istiyorum.
Tüm vatandaşlarımızı engelli vatandaşlarımıza yardımcı ve destek olmaya, onların sorunlarını adeta kendi sorunları bilerek üzerilerine düşen görevleri yerine getirmeye çağırıyor; kararlı duruşları ve çabalarıyla hepimize örnek olan engelli kardeşlerimizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum.”

Memur ve emekli maaş pazarlığı başlıyor Memur-Sen diğer sendikaları kovdu


MİLYONLARCA memur ve memur emeklisi ile hükümetin toplu sözleşme görüşmeleriyle ilgili yeni bir tartışma başladı. Yasa gereği 5 milyon insanın toplu sözleşme görüşmelerinde imza yetkisi en fazla üyesi bulunan Sendika olarak Memur-Sen'in elinde. Ancak toplantıya yine yasa gereği en fazla üyeye sahip 3 sendika katılıyor. İşte bu duruma Memur-Sen'den itiraz geldi. Memur-Sen, pazarlık masasına oturma yetkisi olan Kamu-Sen ve KESK'i pazarlık masasında istemediğini açıkladı ve yasal düzenleme istedi. 
3 KONFEDERASYON KATILIYOR... 
2019 Ağustos ayında 2020 ve 2021 yılları için bir kez daha taraflar masaya oturacak. İlgili yasaya göre hükümet ile sözleşme görüşmelerine en fazla üyeye sahip 3 konfederasyon katılabiliyor. Bunlar da Memur-Sen, Türkiye Kamu-Sen ve KESK. Memur heyetine de, en fazla üyeye sahip konfederasyon başkanlık ediyor. Halen hem temsil hem imza hem anlaşmazlık halinde Hakeme götürmek yetkisi  Memur-Sen’de. Ayrıca 11 hizmet kolunda Memur-Sen’e bağlı sendikalar yetkili.  
KAMU-SEN VE KESK MASADAN ÇIKARILSIN... 
Yasa gereği 3.2 milyon memur ile 1.9 milyon memur emeklisinin toplu sözleşme görüşmelerinde imza yetkisini elinde bulunduran Memur-Sen'in Genel Başkanı Ali Yalçın, halen sözleşmeye katılma yetkisi olan ama imza yetkisi olmayan Türkiye Kamu-Sen ile KESK’in bu görüşmelerden çıkarılmasını istedi. Yalçın, “Yetkili olmayan konfederasyon ve sendikalar masayı dışarıdan takip etmeli fakat masada koltuk işgal etmemelidir” dedi.
İŞTE ALİ YALÇIN'IN O SÖZLERİ... 
Memur-Sen, Cumhurbaşkanlığı sistemi ile birlikte yasanın da değiştirilmesini istedi. Ali Yalçın, Eğitim-Bir-Sen’in toplantısında yaptığı konuşmada, “Yasama organının konumu, yürütmenin şeması, kuvvetler ayrılığının işleyiş biçimi sil baştan değişti. Muhataplarımız da değişti. Bu değişimlerin her biri sendikalar açısında da sendikacılar açısından da değişim zorunluluğu üretiyor. Yürütme tek kanatlı, toplu sözleşme masası ise üç taraflıdır. Bu çelişkiyi gidermek gerek. Tek satıcılı, üç alıcılı pazarlık olmaz. Siyaseten yetkili olanla sendikal olarak yetkili olan baş başa, eşit taraf statüsüyle masada olmalı, pazarlık yapmalıdır. Nasıl muhalefetteki siyasi parti masaya oturamıyorsa, yetkili olmayan konfederasyon ve sendikalar da masayı dışarıdan takip etmeli fakat masada koltuk işgal etmemelidir.”

internethaber

Hikayenizi Değiştirin

“Eğer insanlar gerçekten kim olduklarına bağlı olsalardı, o zaman hiçbir şeye ihtiyaçları olmazdı. Övünmeye ihtiyaçları olmazdı. Böyle bir...